Âşûrâ Günü 

Bu yıl 28 Temmuz 2023, Hicri takvime göre Muharrem ayının 10. Günü, yani Âşûrâ günüdür. Son yıllarda, yazılarım ile bilgim çerçevesinde uyarmak istediğim bir konuya değinmek istiyorum.  Toplumumuzda bu özel günün faziletleri bilinmekle birlikte genel olarak Aşure tatlısı ile özdeşleştirilip, bu matem günü sevinçli bir şekilde geçiriliyor.

Muharrem Ayı ve Âşûrâ günü faziletleri hakkında birçok kaynak ve yazı mevcuttur. Ben olayın tarihçesinde bazı noktalara mercek tutmak ve günümüzde yanlış uygulanan kısmını anlamlandırmaya çalışıyorum. Nasıl olur da “Elhamdülillah Müslümanım” diyen bir toplum kendi Peygamberinin torununun; çöllerde susuz bırakılarak katledilmesini bilmez, nasıl olur da O Yas Günü, tatlı dağıtınca sevap işlediğini düşünür, işte yıllardır bu kısımları anlamaya ve anlatmaya alışıyorum.

Aslında kökenini araştırınca süreci anlamak daha kolay oluyor, bu fitneyle gelen süreçtir. Sürecin başlangıcı Hz. Osman’ın halifeliği dönemine dayanıyor. Peygamber Efendimizin ilk mührü olan gümüş bir yüzük, Halifeler tarafından da mühür olarak kullanılırmış. 650 yılında Hz. Osman, Medine’den 3 km uzaktaki Eris Kuyusu (kuyunun ismine dikkat lütfen) başında dururken, yüzüğünü yanlışlıkla kuyuya düşürmüş. Daha sonra tüm kuyu boşaltılıp, günlerce aranmasına rağmen yüzük bulunamamıştır. Hz. Osman’ın katline sebep olan sahte fermanlar bu yüzükle mühürlenmiş ve kuyu  'Bi'r-ül Hatem' (Mühür Kuyusu) olarak anılmıştır.

Hz.Osman’ın katledilmesini, yetkilerini arttırdığı Suriye Valisi Ebu Sûfyan-oğlu Muaviye’nin kışkırttığı grup gerçekleştirmiştir. Bunu Halifelik kendisine geçer ümidiyle yaptırmıştır. Sonrasında da Hz. Ali'nin halifeliğini kabullenememiş, böylece müslümanlar için yüzyıllarca sürecek bir ‘fitne’ devri başlamıştır. 

Yani, Eris kuyusu fitnenin temelinin atıldığı yer olarak tarihe geçmiş,  akabinde Kerbela çölünde Hz. Hüseyin ile birlikte 72 masumun susuz bırakılarak şehid edilmesi bu fitnenin büyümesini sağlamıştır.   İşte O gün “Âşûrâ” günüdür, yani matem günüdür, yani hüzün günüdür.

Şimdi konuyu pekiştirmek için astrolog olarak Eris neyi ifade eder, biraz onu anlatmaya çalışayım.

İlk olarak, astronomik olarak Eris; Kuiper Kuşağında seyreden, uydusu olan bir asteroiddir. 

Mitolojisi ile başlarsam, akretibini daha iyi anlatabileceğimi düşünüyorum.

Eris, Yunan mitolojisinde savaş tanrısı Ares’in kız kardeşi olup kavga, fitne ve fesat tanrıçası olarak bilinir. Truva Savaşı’nın çıkmasına neden olduğu rivayet edilir. Şöyle ki; Yunan tanrılarının en dürüstü, en dindarı olarak bilinen Aiakos’un oğlunun düğün törenine bütün tanrıları, tanrıçaları, ölümlüleri davet etmiş ama fitne çıkartarak kavgaya neden olacağını düşünerek tanrıça Eris’i çağırmamıştır.

Bunu duyan Eris hemen fitne ve nifak tohumlarını saçmış, üzerinde “en güzel olana” yazılı altın bir elmayı düğün alayına göndermiş.  En güzel olduğunu düşünen; Hera,  Athena, Afrodit elmayı kendine layık görmüş, Zeus’ta işin içinden çıkamamış, karar vermesi için yakışıklı Truva prensi Paris’i önermiştir.  Paris’in altın elmayı Afrodite vermesi ile ortalık karışmış, böylelikle Truva Savaşı çıkmıştır. Anlayacağınız kadın gitmediği düğünde bile ‘fitne’ ile savaş çıkarmayı başarmıştır.

Astroid olarak bakacak olursak; ilk defa 1990 yılında tespiti yapılan, Neptün ve Plüton’un yörüngesinde olan, Plüton’dan 27 kat büyük bir asteroiddir.  Aslında Pluton'un gezegenlikten çıkarılması; Eris'in büyüklüğünün anlaşılmasıyla olmuştur. Uluslararası Astronomi Birliği toplanarak Pluton'un gezegenlik ünvanını elinden almış, hatta Birlik üyeleri arasında, görüş ayrılığı nedeniyle kopmalar olmuş, Eris burada da yapacağını yapmıştır.

1371 yıl önce Eris Kuyusunda kaybolan o mühürün sembolü, bugün Ortadoğu’yu birbirine katan IŞİD’in siyah bayrağının üzerinde bulunuyor. O günlerde atılan nifak tohumu büyümeye, halen kan dökmeye devam ediyor. Aynı zihniyet bizlerin cahilliğini kullanıp, kazan kazan tatlı yaptırıp, dağıttırıyor. 

Kimi çevrelerce kabul görmese de astroloji, mitoloji hayatın gerçeğini gözler önüne serer. Bunun küçük bir örneği Eris; gördüğünüz gibi ister bir kuyu olsun, ister gezegen, isterse mitolojide geçen tanrıça adı geçtiği her yerde ‘fitne’ semboliği çalışıyor. Sadece burada değil, mesela;

 “Yerin ve Göğün Nuru” ile denilen Peygamber efendimiz Ay semboliği ile,

“Allah’ın Arslanı(Haidar)” diye nitelendirilen Hz. Ali Güneş ile,

"Fatımatü'I-Zehra" olarak bilinen Hz. Fatıma ise Zöhre yıldızı yani Venüs ile özdeşleşip, göksel sembollerin yeryüzündeki izdüşümleri olarak görülmüşlerdir.

Ayrıca 12 sayısı bir çok kutsal metinde ve tabletlerde geçmektedir. Sümerlerde 12 gezegen iken, Antik Yunanda 12 Tanrı semboliği, Hinduizmde Buda'nın da 12 öğrencisi iken, Yahudilikte Yakup peygamberim 12 oğlu, Hristanlıkta 12 havariye dönüşmüştür. Dinimizde de karşılığını 12 İmam semboliği karşılamaktadır. 

Muhyiddini İbni Arabî “Fütûhat-ı Mekkiye”de; 

“Hak Teâlâ her bir burçta cennet ehlinden bir melâikeyi orada iskân ettirir. İşte bu burçlardan cennetlerde tekevvün edecek şeyler tekevvün eder. Gerçek olarak âlemimizin öncülüğünü bu 12 burçta bulunan 12 melâike yapmaktadır. Böylelikle bu 12 burç, âlemlerimizin gerçek olarak imamlığını yapmaktadır” demiştir.

Aslolan şu ki, gökyüzünde ne varsa, yeryüzünde o vardır. Zodyakta Güneş’in dolaştığı 12 takımyıldız, tarihin her devrinde yeryüzündeki insan evladının inançlarını etkilemiştir. Gökyüzündeki her bir burç, yılın her bir ayı, günün saatleri bu semboliklerin enerjisi ile çalışmaktadır. (Konuyla direk alakası yok ama önemi ve kullanım alanı açısından yazıyorum; Avrupa Birliği kurulurken üye sayısı kadar değil de, kutsal görülmesi ve tamlık sağlaması nedeniyle bayrağı 12 yıldızlı yapılmıştır.)

Âşûrâ gününe dönecek olursam;

Dualite dünyasında her zaman yaşanan, aydınlık ve karanlığın savaşı 1343 yıl önce Kerbela çölünde yaşandı. Büyük bir zulm ile Hz. Hüseyin ve 72 yoldaşı önce günlerce susuz bırakılmış sonrasında şehit edilmiş, 

Peygamberimizin kendisine en çok benzeyen ve çok sevdiği torunu olan Hz. Hüseyin’in mübarek başı kesilip bir mızrağa  takılarak şehir şehir gezdirilmiştir. Büyük bir trajedinin yaşandığı bugün matem günüdür.

Oruç tutabilir, sadaka verebilir, matem idrakiyle günü geçirebilirsiniz. Bizim toplumumuzda cenaze evinde helva pişer, ben bugün helva dağıtmayı daha uygun buluyorum, kendi adıma çok sevdiğim Aşure tatlısını da başka zamanlarda yapıp komşularımla paylaşıyorum. 

En Güzel’e emanet olun ✨ 

Mahizer