Karma ve Dharma

Karma, Hindu/Sanskrit kökenli bir kelimedir ve kelime anlamı ‘bitirilmemiş iş’ tir. Atalarımız ne ekersen onu biçersin derken Sanchita Karma dan bahsediyordu. Sanchita Karma bu hayatta tecrübe edip, karşılığını ileri bir tarihte alacağımız karmadır, buna ileriki doğumlarımızda yaşayacaklarımız da dahildir. Prarabdha Karma, Sanchita Karma’ nın bir alt öğesidir ve bu hayatta ekip, karşılığını da bu hayatta aldığımız karmadır. Kriyamana Karma ise geçmis hayatlarımızda yaşanan fakat karşılığının sadece bir kısmını bu hayatta aldığımız karmadır. İnsanın dinamik yapısı kader ve özgür iradenin işbirliği sonucunda ortaya çıkar ve bunlardan herhangi biri insana tamamen hükmedemez. Hint gelenekleri kaderin insan üzerindeki etkisini Prarabdha Karma’ nın o insandaki yoğunluğuna bağlar. Dridha (sabit) Karma öylesine yoğundur ki, sonucunu değiştiremeyiz; ne kadar iyi bir yüzücü olursak olalım onun dev dalgalarına karşı koyamayız. Dridha-Adridha (sabit-sabit olmayan) Karma samimi olarak onu değiştirmeye niyet eden kişi tarafindan değiştirilebilir. Genellikle kronik hastalıkların sebebi bu karmaya bağlanır. Bu hastalıklar önlemini almazsak kötü sonuçlar doğurur, iyi bir bakım ile kontrol altına alınır. Adridha (sabit olmayan) Karma’ lar ile kolaylıkla başa çıkabilir ve iyi-kötü istediğimiz bir hayata sahip olabiliriz.

Genellikle herhangi bir günahtan söz edilirken bir toplumun, dinin ya da bir grubun kurallarının ihlal edilmesinden söz edilir, ancak karma doğaya ve evrene aittir. Newton , üçüncü eylem kuramı ile karmayı bir yönden bilimsel olarak kanıtlamıştır: “Her eylem eşit miktarda karşı eylemi doğurur. “

Dharma ise bu dünyaya ne yapmak için geldiğimizdir. Görev ve iş kavramları ile karıştırılmamalıdır. Bir birey olarak bulunduğumuz çevrede bize en uygun davranış biçimidir. Örneğin, Ay’ın dharması geceleri dünyayı aydınlatmak, bir teknenin denizde yüzmek, volkanın ise patlamaktır. Herkesin dharması kişiseldir; birinin dharması, diğerinin adharması (dharmaya ait olmayan) olabilir. Karma, dharmayı takip eder. Eğer dharmamıza uygun yaşıyorsak muhtemelen artı puanları karma hesabımıza yazarız.

Jyotish (hint astrolojisi) doğumdan 7 yaşına kadar iyi veya kötü başımıza gelen olayların annenin karması yüzünden, 7 yaşından 14 yaşına kadar olan olayların babamızın karması yüzünden yaşandığını söyler. Ancak 14 yaşında ergenliğe eriştiğimizde kendi karma hesabımıza ulaşabiliriz.

Gerek Batı, gerekse Hint astrolojisinde karmanın efendisi Satürn’dür (Lord of Karma). Aslında Satürn bizlerin hem karması, hem de dharmasıdır ve bu yüzden kaderimizin anahtarıdır. Satürn’ün bulunduğu ev ve burç yıldız haritamızda zayıf olduğumuz yöne işaret eder. Onun işaret ettiği yönde herkesin takdir ve onayına ihtiyacımız vardır ve ne yazık ki, devamlı burada tökezleriz. Dışarıdan beklediğimiz her onay kendi özbenliğimizi azaltır fakat bizim bununla yüzleşmemiz çok zordur. Kendimiz ile yüzleşmek suçluluk ve sorumluluk getirir, egomuz ise bunu hiç kolay kabul etmez. Kendimizi affetmek ise suçu kabul edip bastırmamıza yarar.

Satürn hayatımızda dramatik değişiklikler yaratır, şöhretin, başarının veya zenginliğin doruğundan, mutsuzluğun derinliklerine sürükleyebilir. Bunun nedenlerini Karma hesabımızdaki eksi veya artı balansta bulabiliriz. Aynı ailenin iki çocuğu birbirlerinden çok farklı hayat çizgisine sahip olabilir. Birisi doğuştan şanslı iken, diğerinin dokunduğu her şey kuruyabilir. İşte bu şans dediğimiz olay aslında karma hesabımızın son durumudur. Karma hesap ekstresi ekside olan bir kişinin insanlığa borcu çok demektir.

Satürn zamanın yöneticisidir, yeniden doğumun neden gerçekleştiğini gösterir. Bu dünyaya bu konuda gelişmek ve düzelmek için yeniden geldiğimize göre, Satürn’ün konumu gelişeceğimiz ve zafer kazanacağımız özelliklere işaret eder. Eğer iyi bir samskara (kişilik) ile doğmuş isek karma hesabımızı düzeltmek için çok yol alabiliriz. Fakat bütün kişiliklerin altında insanın doğası (prakriti) vardır. Satürn karakterimizdeki zayıflıkları bulur ve onu gözler önüne serer, bu da kendi doğamızın limitlerini yaşamamıza sebep olur. Kendimizi tanımamız Satürn’ün bize ne kadar etki ettiği ile doğru orantılıdır. Bu da ahamkara (ego) mıza bağlıdır. Size doğal olarak gelen negatif tepkilerden ve düşüncelerden ne ölçüde kurtulursanız, Satürn’ün üzerinizdeki etkisini o ölçüde azaltmış olursunuz. Sanskritte dendiği gibi “Svabhavo vijayati iti shauryam” yani “Gerçek kahramanlık kendinizi yenerek gerçekleşir”.

Ancak sürekli kendi doğamız ile savaşmak, onu kontrol altına almak zordur, tabii eğer ölümsüzlük, nirvana, en üst farkındalık mertebesinde değilseniz. Kendi doğamızı değiştirmek kaderimizi değiştirmek demektir, o da beynimizdeki genler ve kromozomlar ile kontrol edilen kimyaları değiştirmek yolu ile gerçekleşir, bu ise oldukça zordur. Yine de umutsuzluğa kapılmamak lazım, zira herkesin içindeki tanrıyı keşfetmesi mümkündür, ancak bu bazılarında çok uzun zaman alır- bir doğumdan diğerine sürükleyebilir.

Özet olarak, Satürn’ün dersleri zordur fakat olgunlaşmamız için çok önemlidir. Satürn’ün getirdiği sınırlar aslında algılamamızın sınırlarıdır zira bu sınırlar önceki hayatımızdan taşıdığımız bazı zayıflıkların olayları algılamamızı etkilemesidir. Satürn bize evrendeki her şeyin temelinin denge olduğunu öğretir. Evrenden aldığımız her şey için bir bedel öderiz. Satürn ile ne hak ediyorsak, onu alırız. Satürn’ün en önemli ödülü ise getirdiği korku ve illüzyondan kurtulmamızdır. Bu yolda en büyük yardımcı kendimizi tanımak ve yaptığımız hareketlere sahip çıkmaktır.

TC Oğuzhan Ceyhan